7 Ocak 2010 Perşembe

yeni yıl kutlamaları ve bilim kurgu


noel aslında ironik bir kelime.
asıl ironik olansa ülkemizdeki kutlama biçimleri.dünyadaki örneklerine baktığımızda insanların 1 sene daha yaşlanmış olmayı neşe içinde kutladıkları görülürken,bizde bu kutlamalar en verimli cinsel çağlarımızın geride kalması endişesiyle hızlandırılıyor.
en yeni moda,en iştah açıcı seçenek..bu şehvetin dışavurulması adına seçilebilicek en isabetli noktalardan biri olarak tarihteki yerini henüz alamayan istiklal caddesi içinse şimdilik üzülmekle yetiniyoruz.
çünkü herşeyden önce istiklal caddesi kalabalık,sıkışık ve kaotik..alkol durakları sınırsız sayıda,cesaretse parlak ışıklar altında gittikçe güçleniyor.kimseden ses yok.kimse kılını kıpırdatmıyor.cesaret istiklal caddesinde günden güne kıdem kazanıyor.
bu sebepledir ki "dişileri parmaklama ve elleme günü" her yıl bu cadde üzerinde hiç utanmadan ilan edilmeye mahkum bırakılıyor.üstelik mutlaka kutlanması gereken ulusal bir bayram havasında..1000 kişilik bir erkek seli,aralarından tavşanlar gibi sekerek uzaklaşmaya çalışan kadın,kız,çocuk ve nineleri yakalamaya çalışarak bir çeşit yeni yıl ebelemesi oynuyor.alıcısı olan fakat satıcısı bulunmayan tuhaf bir alışveriş gerçekleşiyor.
elle gerçekleştirilen bu tacizlere dur diyen ve "birtakım" erkekleri çaktırmadan ikaz edense yine noel kelimesinin ta kendisi.ironide işte tam bu noktada başlıyor.biraz daha dikkatle bakarsak görebileceğimiz üzere : "no-el" bize kısaca "ele hayır" diye sesleniyor.
kimse için sorun teşkil etmeyen bu küçük ayrıntı,bu üstü örtülmüş ikaz lambası aslında sonderece tehlikeli bir sonun habercisi..
yıllar önce,erkek ırkının libidolarını kontrol etme dürtüsünü ortadan kaldıran bir virüsün hızla yayılmasını konu eden bir film izlemiştim. önlerine çıkan her dişiye tecavüz etme ve şiddet kullanarak onları öldürme eyleminin meşrulaştırıldığı bu senaryo yakın tarihte gerçekleşmek üzere raflardaki yerini almış görünüyor. görünemeyense bu gerçeklik paketinin raf ömrü..yani bu paket ne zaman açılacak ve içinden neler çıkıcak henüz hiç kimse bilmiyor.
siz 3-5 erkeğin bu virüse yakalanmış olması ve sayıca azınlık gibi görünmeleri nedeniyle filmde az sonra çözüme ulaşılır,hepimizde kurtuluruz zannederken,filmin ortalarına doğru bambaşka bir duvara agzımızı yüzümüzü kırarcasına çarpıyoruz. bürokrasinin erkek hiyerarşisinin elinde bulunması,bizi koruyabilecek her türlü kurumun erkeklere hibe edilmesi sonucu filmimiz finale dogru sığınılıcak ne bir polis,ne de artık haklarımızı savunabilecek bir avukat bulunamamasıyla şenleniyor.zira aynı virüs bütün bu kurum,kuruluş,cemiyet ve sosyal toplum örgütlerinin başında bulunan beyleri de aynı ölçüde ele geçirmekte.kadın kısmıysa çareyi örgütlenmekte ve açılan bu virütik savaşı kendi silahlarıyla geri püskürtmekte buluyor. vuruyor,döküyor,saldırıyor.ve en sonunda hem bu hastalığı hem de erkekleri dize getirmeyi başarıyorlar.
iyi güzel ve oldukça gururlandırıcı.hani alkış?
lakin hayat pek de böyle diil..bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda zaten araba parkederken bile tuhaflaşan kadınlar,erkeklerin icat ettikleri silahları kullanmayı kimbilir nasıl başarıcak ve vahşetin kollarına kendilerini nasıl atabilicekler?
yeni yıl kutlamaları başlıklı yazımı nükleer başlıklı füzelere getirmeden noktalamayı başarıyor ve kadın aklımla "şimdilik" bin yaşıyorum.tabi önümüzdeki seneyi istiklal'de kutlamamayı seçersem.

p.s: bu yazı kesinlikle feminizm içermemektedir ve hiçbir katkı maddesi kullanılmamıştır!

2 yorum:

Griffith dedi ki...

Aa kardeş blog!

kafamdakimuz dedi ki...

evet.kardeş blok :)

Yorum Gönder